DOLAR 28,9422 0.01%
EURO 31,3569 0.01%
ALTIN 1.887,550,17
BITCOIN %
İstanbul
10°

PARÇALI BULUTLU

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Bakan Fidan: Filistin meselesinde Batı’nın hem kendine hem dünyaya söylediği bir yalan var
  • Atv Haberler
  • Gündem
  • Bakan Fidan: Filistin meselesinde Batı’nın hem kendine hem dünyaya söylediği bir yalan var

Bakan Fidan: Filistin meselesinde Batı’nın hem kendine hem dünyaya söylediği bir yalan var

ABONE OL
20 Ekim 2023 22:30
Bakan Fidan: Filistin meselesinde Batı’nın hem kendine hem dünyaya söylediği bir yalan var
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Hamas’ın askeri kanadının 7 Ekim’de düzenledi Aksa Tufanı Operasyonu sonrası İsrail’in Gazze’ye bombardımanları devam ediyor. İsrail ve Hamas arasındaki gerilim devam ederken Orta Doğu’da da ipler gerildi. Diplomatik trafiğini sürdüren Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, katıldığı TRT Haber yayınında sorunun çözülmesine ilişkin açıklamalarda bulundu.

“BATI’NIN HEM KENDİNE HEM DE DÜNYAYA SÖYLEDİĞİ BİR YALAN VAR”

“Batı için üretilmiş gerçeklik algısı, Ukrayna’da bir hareketi desteklerken, Filistin’de öbür bir hareketi destekliyor. Günün sonunda aslında aynı denklemin aşağı yukarı olduğu noktada iki tarafta. Eğer Ukrayna için bir argüman getiriyorsanız aynı argümanı Filistin içinde getirmeniz gerekiyor” diyen Bakan Fidan, “Filistin meselesinde Batı’nın hem kendine hem dünyaya söylediği bir yalan var. O yalan üzerine de ciddi bir sistem kurulamaz. Giderek kan kaybı da oluyor. Bunu da görüyoruz” diye konuştu.

Bakan Fidan’ın açıklamalarından satır başları:

Filistin meselesi bizim için önemli bir mesele. Çeşitli aşamalardan geçmiş bir konu ve 7 Ekim’de başlayan son kriz, son dram da bizi gerçekten endişelendirmekte. Daha önce de 2009’da, 2014’te Gazze kuşatmaları olmuştu. İsrail’in gene Gazze’ye yönelik fazla ciddi operasyonları olmuştu. O dönemde de önce Cumhurbaşkanımızın Başbakan olduğu devre ve sonra Cumhurbaşkanı olduğu dönemde de arabuluculuk görüşmeleri ve öbür ilgili konularda görevlendirdiği ekibin içindeydim.

Konunun tarihi ile beraber, yakından tanıklarından biriyim. 7 Ekim’deki kriz birçok ilgili çevrenin geleceğini gördüğü fakat üstünü örttüğü bir kriz. 7 Ekim’de başlayan Hamas saldırıları, aslında İsrail’in bilhassa son 10 yıldır bölgede yürüttüğü politikanın yanlışlığının bir delili oldu. Kendisi için geliştirdiği milli emniyet sisteminin zafiyetlerini ortaya koymakla beraber, temel itibariyle diplomasi yoluyla ortaya koymaya çalıştığı yapının, sistemin aslında bir başarısızlık projesi olduğunu da gösterdi.

“YAŞANANLAR KİMSEYİ ŞAŞIRTMAMALI”

Biz Türkiye olarak başından beri bilhassa İsrail’in sadece kendi komşularıyla sulh yapıp, Filistinlilerle iki devletli çözümü kabul etmemesini stratejik bir hata olarak görüyorduk. Ama gerek Amerikan merkezli konuyu anlatan mecralar gerek Avrupa’nın bunu satın alması, bölgede de bu konuyu destekleyen unsurlarla beraber; öykü sanki doğrunun kendisiymiş gibi sunulmaya başladı. Ama biz biliyorduk ki bu kriz bir yerden patlak verecek. Çünkü her ne kadar İbrahim anlaşmalarıyla birtakım şeyler ilerliyor gibi gözükse de, temel itibariyle konunun muhatabı olan Filistinlilere yönelik baskının, zulmün daha sistematik, daha yaygın ve daha sık hale geldiğini gördük. Bunun bir yerde patlayacağı aşikardı. Bunun bu şekilde patlaması ve arkasından bu krizin doğması aslında kimse için şaşırtıcı olmamalı.

“GAZZE’DE İNSANLIK DRAMI YAŞANIYOR”

Şu anda temel itibariyle bir insanlık dramı yaşanmakta. Bu insanlık dramı karşısında bir ne yapıyoruz? Devlet olarak, fert olarak, bölge ülkeleri olarak, Birleşmiş Milletler olarak. Bütün ulus devlet sistemi, tüm uluslararası sistem, tüm bölgesel ittifaklar bu konu karşısında ne yapıyorlar buna bakmak gerekiyor. Şimdi bu kriz bir önceki krizden farklı. Çünkü İsrail fazla aka bir intikam peşinde. 7 Ekim’de verdiği kayıplar, şu anda kadar verdiği en aka kayıplar.

“İNSANLIK ENDİŞE DUYMALI”

Bu kaybın telafisini barışta değil, intikamda gördüğü için aka bir misilleme peşinde şuanda. Fakat bu misillemeyi yaparken sivil nüfusa dikkat etmemesi, onların altyapısının üstyapısının her türlü şekilde bombalanması ve toplu cezalandırma yolunu tercih etmesi insanlık için fazla ciddi bir şekilde endişe kaynağı olması gerekiyor. Bizim ülke olarak ortaya koyduğumuz tavır bunun hiçbir şekilde, hiçbir hafifletici sebebe gitmeden bir kriz olarak tanımlanması, bir insanlık suçu olarak nitelendirilmesi. Buna yönelik tavrın alınması ve buna öncelik etmek. Bugün itibariyle Gazze’de elektrik yok, ab yok, topyekün abluka var. İsrail şu anda geliştirdiği cenk stratejisiyle bilhassa kuzeyden başlayıp, güneye kadar belirli alanları boşaltılması gereken alanlar olarak tasvip etmiş durumda. Buna göre de fazla yaygın bombalamaya gitmiş durumda. Şuanda bilhassa sivil nüfusun kuzeyde yaşadığı yerlerin aka bir bölümü bombalanmış durumda. 1 milyondan fazla insan güneye gitmiş durumda. Şimdi insanlar güneyde kalmakla Mısır’a gitmek arasında bir tercihe de zorlanıyorlar. Bu da olayın öbür bir kriz boyutu.

Şimdi krizin tüm taraflarıyla olası olduğunca temas içerisindeyiz. Birkaç kulvarda bu işi götürüyoruz. Birincisi bilhassa Gazze’deki dram nasıl sona erdirilebilir; bir ateşkes, bir insani yardım, mümkünse tutsak takası gibi kolaylaştırıcı unsurlar nasıl hayata geçirilebilir. Bunlara ilişkin çalışmalar var. Asıl daha kapsamlı çalışmaları da, bölgeye güvenliği ve kalıcı barışı getirecek bina ne olmalı, bunun öncülüğünü yapmak gerekiyor. Bu noktada atılan adımlar var. Şu anda olayın sıcaklığı nedeni ile taraflar fazla ciddi bir çatışma hali içerisindeler. Sıcak cenk vuku bulmakta.

İsrail’in Gazze’deki askeri hedeflerine ulaşması için ortaya koyduğu çabaya Amerikalılar da şu lahza ortak olmuş durumda. Hem Amerikan başkanının hem milli emniyet yetkililerinin hem de askeri makamların yaptığı açıklamalara baktığımızda görüyoruz ki; Amerika bilhassa Gazze’ye, Hamas’a yönelik operasyonlarda İsrail ile beraber hareket etmek konusunda, onu destekleme konusunda tam bir fikir birliği içerisinde. Tabii burada şunu görmek gerekiyor. Ortada sadece Hamas ve İsrail yok. Filistinli öbür gruplar var. Bölgede Filistin davasına müzahir öbür silahlı gruplar var. Başta Hizbullah olmak üzere. Çok geniş yelpazede bu olayın muhtemel tarafı olmaya amade gruplar da var.

“KRİZİN TARAFLARIYLA TEMASTAYIZ”

Hem bölgedeki devletler hem bölge dışındaki ilgili devletlerle, hem devlet aktörleri hem devlet dışı aktörlerle fazla yoğun bir diplomasimiz var. Birincisi konuya ilişkin tarafların pozisyonlarını net alıp, ona göre bir analiz yapmak gerekiyor. İkincisi taraflar yürütülen çalışmalarda nerede duruyorlar, neyi görmek istiyorlar onu görmek gerekiyor. Bizim geliştirdiğimiz politika, Cumhurbaşkanımızın vizyonu doğrultusunda temel itibarıyla çatışmaları durdururken, insan dramını önlerken, bir sonraki aşamada mümkünse daha aka çatışmaları değil, barışın yolunu açacak bir çabaya girmek. Buna yönelik yapılan çalışmalarda belli konuları şimdiden tartışmaya başladık.

“İNSANİ YARDIM ÖNCELİĞİMİZ”

Türkiye’nin iki kulvarda da gerçek ve sahici rol oynamasını isteyen taraflar var. Bunlar bilhassa samimi bir şekilde bize gelip kendi rehinelerin kurtarılmasını isteyen taraflar, ülkeler var. Bu şu anda üzerinde çalıştığımız konulardan biri. Biz bunu Hamas ile görüştüğümüz zaman burada şu anda cenk şartlarından ötürü kendileri de bu grupları bir araya getiremedi. Bu gruplarla ilgili inisiyatifin kullanılabilmesi için sessiz bir zamana ve sürece ihtiyaç olduğunu birkaç günlük süreyle anlatım ediyorlar. İsrail askeri nedenlerden ötürü şu anda bu ateşkes sürecini pek vermek istemiyor. Şu anda bunun müzakereleri var.

Diğer taraftan insanı yardımlara ilişkin yürüyen çalışmalar var. Geçtiğimiz hafta Kahire’deydim. Orada yaptığımız görüşmelerde, biliyorsunuz Gazze’ye Refah Kapısı üzerinden yardım yapılıyor. Orada El Ariş limanına getirilen fazla sayıda insani yardım var. Türkiye’den şu ana kadar 80 ton yardım gitti. Başka ülkelerden de geliyor, öbür ülkelerle de koordinasyonumuz devem ediyor. Mısır bu konuda fazla ciddi kolaylaştırıcı bir rol oynuyor. Ama içeriye henüz bir yardım götürülebilmiş değil.

“FARKLI ÜLKE İLİŞKİLERİ VE SİSTEMLİ YALAN BARIŞI GETİRMİYOR”

Bunları yaparken öbür taraftan ülkelerle biz konuştuğumuzda, Filistin meseli İsrail’i de ilgilendiren bir konu olduğu için Amerikan’ın ve Batı’nın koşulsuz desteğini meydan İsrailliler, Filistin meselesinde kendi görüşünü açıklamak isteyen, kendi gerçek sahici tavrını ortaya koymak isteyen bölge ülkelerini bile inanılmaz derecede baskı altına almış durumdalar yıllardır. Bu ülkelerin teker teker baskı altına alınmaları, ufak teşvik edici maddi ve ticari konularla ve siyasi teşviklerle bunların politikalarını İsrail lehine kolaylaştırmaları yıllardır süre gelen bir pratik. Bütün sistemin ortaya çıkardığı ilişkiler ağı şu anda barışı getirmiyor. Ne İsrail’e ne Filistin’e güveni getirmiyor.

Burada sistematik olarak uygulanan aka bir yalan mevcut ve bu yalanın açıkça anlatım edilmesi ve sahici olarak uluslararası toplumun bu meseleyi sahiplenip iki devletli çözümü olası kılması gerekiyor. Aksi takdirde bu kriz 2014 krizinden daha büyük. 2014, 2009’dan daha büyüktü. Bundan sonraki kriz de bugünkü krizden aka olacak. Bu akleden tüm insanlığın göreceği bir gerçek. Bu gerçeği görüp de bunun gereğini yapmamak ancak rasyonalite ile değil aşırı politize olmuş, biraz daha fazla yoğun bir kimlik politikası izleyen, daha fazla Siyonizm’i ve Siyoniz çevreleri destekleyen yapıların ortaya koyduğu bir tavır. Şimdi bu sarmalın içinden çıkmak için neler yapılmalı, bunun arayışı içerisindeyiz. Bunun da açıkçası diplomasi ile ilerletilebilecek fazla ciddi alanlarının olduğunu düşünüyoruz. Gerek İslam İşbirliği Teşkilatı, BM Platformu Türkiye’nin bu görüşlerini ilerletmesi için müsait ortamlar diye düşünüyorum.

“ÇÖZÜM İÇİN TARAFLARIN HASSASİYETLERİ GÖZETİLMELİ”

Birincisi bizim ortaya koymaya çalıştığımız görüş, her iki tarafından sahici olarak güvenliğini gözeten bir görüş. Burada olası olduğunca gerçekçi, iki tarafın da menfaatini gözeten, Filistinlilerin ihmal edilmiş haklarını geri veren bir yaklaşımın bölgede herhangi bir şantaja maruz kalamadan veya kaldığı zamanda umursamadan ortaya koyacak durumda olduğumuz için bizim görüşümüz önemli. Yani bilhassa Cumhurbaşkanımızın tavrını biliyorsunuz örneğin Filistin meselesi olduğu zaman, örneğin öbür stratejik konular olduğu zaman; ülkemizi, bölgemizi, milletimizi, İslam dünyasını, Türk dünyasını yakından ilgilendiren hiçbir konuda, hiçbir dayatmayı, baskıyı, şantajı kabul etmiyor. Bu böyle olunca sizin görüşünüz sahici olarak paha görüyor.

“BÖLGE ÜLKELERİ BASKI ALTINDA”

Fakat bölgedeki birçok ülke belli konularda gerçek tavrını ortaya koyamıyorlar. Bunun nedeni her ülkenin kendi başına ciddi siyasi, ekonomik, emniyet problemlerinin olması. Ve bu konuda Batı ile ABD ile bir türlü alışveriş içinde olmaları. Tabii bunların kendilerine karşı bir ceviz olarak kullanılması ve İsrail lehine tavırlarının itilmesi bu ülkeler nezdinde yaralayıcı bir durum. İsrail’in bugüne kadar ortaya koyduğu politikayı da engellemeyen bir hal olarak karşılarına çıkıyor.

Türkiye ise bu problemlerden müstakil bir şekilde, Batı’nın dışında İslam dünyasından, bölgeden Filistinlilerin hakları için neler yapılması gerekir ve ‘biz konuda taşın altına sokmaya hazırız’ noktasında olan bir ülke. Bence bizi değerli yapan bu. Bu konuda biz bir irrasyonelite içerisinde değiliz, stratejik hesaplarımızda bir yanlış hesaplamaya gitmiş değiliz.

“KINAMA DEĞİL, ORTAK TAVIR ÖNEMLİ”

İnançlarımızın ve duygularımızın düşüncelerimizi daralttığı bir durumda da değiliz. Biz son radde aleni bir zihinle stratejik hesaplarımızı yaparak, bölgedeki aktörlerin, hegemonların ve devlet dışı öbür aktörlerin ne türden etkileşimler içinde olduğunu görerek, bugüne kadar aldıkları tarihsel tavırları da göz önüne alarak bir çıkış içerisindeyiz. Aslında biz bire bir öbür ülkelerle konuştuğumuz zaman, bilhassa bölge ülkeleriyle bu konuda bizden ayrı düşündüklerini görmüyoruz. Problem ne düşündüğümüz değil, burada bir ayrılığımız yok çoğu zaman. Temel problem ortak tavır koymakta ya da biricik taraflı tavır koymakta. Tavır geliştirilemiyor İslam dünyası. Bugüne kadar fazla ciddi kınamalarımız oldu ve bu kınamalar fazla çok bir sonuç getirmedi.

“ÇARESİZLİK SARMALINDAN KURTULUNMALI”

Hiç kimsenin gönlü razı değil yani bölgede. Hangi ülkeye giderseniz gidin, gerçekten bu konu fazla tatsız onlar için. Çünkü bir çaresizlik sarmalı içerisindeler. Biz artık bu sarmaldan çıkılması gerektiğini düşünüyoruz. Biz İslam dünyasının lüzumlu diplomatik platformlar kullanması durumda insanlığı da bu sarmaldan çıkarıcı bir uyarıcı görevi oynayabileceğine inanıyoruz. Buna da muktedir olduğumuzu düşünüyoruz. Yeter ki İslam ülkeleri Filistin konusunda kendi potansiyellerini görsünler. Çünkü şöyle bir gerçeklik var; İki devletli çözümü, Filistinlilerin haklarının verilmesini, onlara karşı yapılan zulmün durdurulmasını desteklemeyen hiç kimse yok. Fakat bakıyorsunuz zulmün kendisi tüm hızıyla devam ediyor ve giderek daha da ebat kazanıp, sistemli hale geliyor. Giderek daha sistemli hale geliyor, daha umursanmaz hale geliyor. İnsanlığın kendini kandırdığı bu noktada bizim ortaya daha nitelikli bir tavır koymamızın bir anlamı olmalı diye düşünüyorum.

“GERÇEKLİK ODAĞIMIZI KAYBETMEDEN İLERLEMEMİZ GEREKİYOR”

Gerçekten birçok konuda olduğu gibi medya üzerinden üretilen gerçeklik algısının fazla sistemli işlendiği zaman jeostratejik konularda da işe yaradığını görüyoruz. Filistin konusu da bunlardan biri. Bizim gerçeklik odağımızı kaybetmeden rasyonel politikalar geliştirerek ve muhatap olduğumuz aktörlerin de kapasitelerini hesaba katarak ilerlettiğimiz bir süreç var. Bu sürecin inşallah hayırlara vesile olacağını düşünüyorum. Daha da önemlisi bunun bölge için hayırlı olduğunu düşünüyoruz. Özellikle barışı ve güvenliği sağlayacak daha iyi bir görüşü olan varsa biz onu da dinlemeye hazırız.

“UKRAYNA’YA GETİRİLEN ARGÜMAN FİLİSTİN İÇİN DE GETİRİLMELİ”

Batı için üretilmiş gerçeklik algısı, Ukrayna’da bir hareketi desteklerken, Filistin’de öbür bir hareketi destekliyor. Günün sonunda aslında aynı denklemin aşağı yukarı olduğu noktada iki tarafta. Eğer Ukrayna için bir argüman getiriyorsanız aynı argümanı Filistin içinde getirmeniz gerekiyor. Gerçekten değerlere, prensiplere dayalı, evrensel, ahlaki normlar üzerinden bir siyaset üretimi yok ortada. Bunu da beklemiyoruz zaten. Çok fazla politize edilmiş ve kimlikler üzerinden yürütülen bir siyaset var. İsrail’in kayıtsız şartsız her konuda desteklenmesi ve sonucunda ortaya çıkan bir konu var. Yalnız şunu unutmamak gerekiyor; Yapılan her eylem, her iş, iyi veya fena bir süreci tetikliyor. İnsanların fikir dünyasında olabiliyor. İnsanların ve devletlerin pratiklerinde olabiliyor. Bu konuda atılan her türlü vicdan yıkıcı adım ve operasyon günün sonunda uluslararası hegomonik sistemin iflasının hızlandırılması ile sonuçlanacak. Şu anda aka ölçüde zaten iflas etmiş durumda. İnsanları bir noktada kandırdığı bir meydan vardı. Özellikle hegomanik baskı altına aldığı insan gruplarını. Ama giderek o büyüsünü de kaybettiğini görüyoruz. İnsanlık vicdanının anlatılan öykü ile örtüşmesi için belli miktar samimiyete ve tutarlılığa ihtiyacı var. Filistin meselesinde Batı’nın hem kendine hem dünyaya söylediği bir yalan var. O yalan üzerine de ciddi bir sistem kurulamaz. Giderek kan kaybı da oluyor. Bunu da görüyoruz.

ABD’NİN İSRAİL TUTUMUNA ELEŞTİRİ

Amerika ve bazı ülkeler stratejik bir akılla hareket etmiyorlar. Metafizik bir inanç haline dönüşen İsrail devletinin desteklenmesi meselesi Amerikan siyasetçilerinin çoğu zaman rasyonel bir siyaset izlemesinin önündeki en aka engel. Belli baskı alanlarının da işe yaradığını görüyoruz. Bu Amerika açısından fazla kan kaybettirici bir durum. Kendi moral üstünlüğünü son radde kaybettiren ve dünyaya söyleyecek söz bıraktırmayan bir konu. Bu hastane bombalanması meselesi aka bir insanlık dramı. İsrail ordusu ilk anlarda çıktı “Biz uyarmıştık, sözümüzü dinlemediler” dediler. Bu aslında zımnen bunun kabulüydü. Fakat daha sonra buradan ortaya çıkan moral, pozisyon kaybının getireceği dezavantajı hesaba kaytan daha farklı kesimler, Biden’da o gün oraya gidiyordu. Hikayeyi değiştirip, öbür bir boyuta taşıdılar. Şimdi tabii Biden’ın bu şartlarda oraya gelmesi ve Gazze’deki yıkıma bir bakıma tasdik verir durumda olması tarih tarafından not ediliyor. Bu birçok insan açısından sürpriz değil fakat Amerika için fazla daha farklı sonuçları doğurabilecek bir algı ortaya çıkarıyor.

GAZZE’DEN TAHLİYE TALEPLERİ

Tahliyeler konusunda talepler var. Şu anda 300 civarında vatandaşımız bunların bir kısmı çifte uyruklu, tahliye talebini gündemde tutuyor. Yani biz tahliye etmek istiyoruz. Bunun yanı dizi KKTC vatandaşlığı olan, öbür ülke vatandaşlığı olan fakat bizim tarafımızdan tahliye edilmek isteyenler var. Bunların sayısı toplamda şu lahza 700 civarında. Krizin ilk bir iki gününde vir miktar vatandaşımızı tahliye etmiştik. Sınır kapısı bombalanmadan önce. Geçişler şu lahza durmuş durumda.

Burada şöyle bir problem mevcut İsrail, hudut kapısının açılıp sivillerin oradan çıkmasını istiyor. Mısırlılar ise insanların gelmesini değil, içeriye yardımların girmesini istiyor. Çünkü İsrail’in istediği Gazze’den fazla daha fazla sivilin çıkması ve geri kalan yerde fazla daha rahat askeri operasyon yapabilmek. Şimdi tabii bu Mısır tarafından kabul edilebilecek bir hal değil. Ben de Kahire’de olduğum dönemde Mısır’ın bu konuda yanında olduğumuzu söyledik. Çünkü bölgedeki Mısır, Ürdün ve Lübnan’ın Gazze sorunu ile beraber istikrarsızlaştırma sorunu içerisinde olduğunu görmekteyiz. Biz Türkiye olarak bu ülkelerin istikrarsızlaştırılmasına karşı olduğumuzu anlatım ediyoruz. Dolayısıyla hudut kapısının ne zaman ve hangi şartlarda aleni olacağı şu anda bir tartışma konusu.

İNSANI KORİDOR İÇİN TÜRKİYE’NİN ÇABASI

Bu konuda çalışıyoruz. Bizim için önemli olan sorunun herkes için iyi olacak. şekilde çözülmesi meselesi. Bunun için çalışıyoruz. Tüm taraflarla kanallarımız açık. Katar’ın da bu konuda çabaları var. An itibariyle bilhassa bakanlık ve istihbarat teşkilatımız üzerinden yürüyen temaslarımız var.Arabulucuk rolü oynayarak zulmün kanın durması için atabileceğimiz bir adım varsa atıyoruz. Önemli olan kim yaparsa yapsın önceliğimiz kanın ve barışın tesisi.

TÜRKİYE’NİN ‘GARANTÖRLÜK’ ÖNERİSİ

Eğer sahici ve kalıcı barışın peşinde olacaksa, bunun nasıl olacağı sorusunun cevabı birazda tarihte yatıyor. Garantörlük konusu aslında bölge ülkelerinin meseleyi aktif olarak sahiplenme meselesi bir şekilde bölge ülkeleri Filistinlilerle beraber elini taşın altına sokacaklar. Varılan anlaşmaya uymasını sağlayacak ve kendi halklarının da bu anlaşmanın tarafı olduğu vurgusunu devam ettirecek bir garantörlük sistemi. Aynı şekilde israil tarafından da işin içinde garantörlerin olması gerekiyor.

Amerika’nın koşulsuz desteği ile israil geçici zaferleri fazla elde etti fakat kalıcı bir güvenli sulh hiç elde edemedi. Her bir krizde bir öncekinden daha fazla vatandaşı ve askeri onun da ölüyor.

Bölgedeki öbür dostlarımızın bunu müsait bulması durumunda biz bu konuda rol oynayabiliriz diye düşünüyorum. Tabii İsrail tarafında dakimler araya girecek kimler garantör olacak görmek gerekiyor.

“BARIŞA GİDİLMEZSE KALICI SAVAŞ KAÇINILMAZ”

Alternatifi, aktörleri, kapasitelerini biliyoruz. Alternatifi fazla kötü, buradan kalıcı bir barışı tercih etmezsek. Bölgede kalıcı bir cenk ve istikrarsızlık bizi bekliyor.

“İSRAİL’İ DURDURACAK ADIMLAR ATILMALI”

Mısır’daki zirveden beklentimiz, umarım fazla olumlu şeyler çıkar. Somut adım atmaya gelince İsrail’i durduracak adımı hiç kimse atmıyor. Arkasına bir yaptırım koymadığınız zaman eleştirilerin bir anlamı olmuyor. İsrail, kapasitesi kendisinden daha az olan bir rakibi döverek, ezerek sağladığı geçici zafer hissinin ona uzun vadeli bir emniyet ve sulh ortamı sağladığını düşünüyor burada da aka bir yalan var. Kimin ne zaman saldıracağını bilemiyorsunuz niye çünkü başkasının toprağını işgal etmişsiniz.

Haberler.com / Emre İliksiz – Dünya

Hakan Fidan Filistin Politika Dünya Güncel Haberler

Adana escort Ankara escort izmir escort aliağa escort balçova escort bayındır escort bayraklı escort bergama escort beydağ escort bornova escort buca escort çeşme escort çiğli escort dikili escort foça escort gaziemir escort güzelbahçe escort karabağlar escort karaburun escort karşıyaka escort kemalpaşa escort kiraz escort kınık escort konak escort menderes escort menemen escort narlıdere escort ödemiş escort seferihisar escort selçuk escort tire escort torbalı escort urla escort bostanlı escort mavişehir escort alsancak escort üçyol escort bursa escort altınşehir escort gemlik escort görükle escort gürsu escort inegöl escort kestel escort mudanya escort nilüfer escort orhangazi escort soğanlı escort yıldırım escort antalya escort akseki escort aksu escort belek escort demre escort döşemealtı escort elmalı escort finike escort gazipaşa escort gündoğmuş escort ibradı escort kaş escort kemer escort kepez escort konyaaltı escort korkuteli escort kumluca escort lara escort manavgat escort muratpaşa escort serik escort alanya escort Eskişehir escort Gaziantep escort İstanbul escort Nişantaşı escort Şerifali escort Maltepe escort Sancaktepe escort Eyüpsultan escort Şişli escort Kayaşehir escort Büyükçekmece escort Beşiktaş escort Mecidiyeköy escort Zeytinburnu escort Sarıyer escort Bayrampaşa escort Fulya escort Beyoğlu escort Başakşehir escort Tuzla escort Beylikdüzü escort Pendik escort Bağcılar escort Ümraniye escort Üsküdar escort Esenyurt escort Küçükçekmece escort Esenler escort Güngören escort Kurtköy escort Bahçelievler escort Sultanbeyli escort Ataşehir escort Kağıthane escort Fatih escort Çekmeköy escort Çatalca escort Bakırköy escort Kadıköy escort Avcılar escort Beykoz escort Kartal escort şirinevler escort Kayseri escort Kocaeli escort Gebze escort İzmit escort Malatya escort Manisa escort Mersin escort Muğla escort Bodrum escort Milas escort Dalaman escort Marmaris escort Fethiye escort Datça escort Samsun escort Atakum escort İlkadım escort Aydın escort Bolu escort Denizli escort Diyarbakır escort Düzce escort Konya escort Kütahya escort Sakarya escort

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.